Şarkısında dediği gibi, kendisi de bir zamanların parlak yıldızıydı.
Ne yazık ki o da yaşayan tüm canlılar gibi bu dünyada ki vaktini doldurdu, yıldızı soldu ve aramızdan ayrıldı birkaç gün önce. Geriye, akıllardan ve kulaklardan hiç silinmeyecek olan sesini, şarkılarını, filmlerini bıraktı.
Hiç kuşkusuz Türk arabesk müziğinin devlerinden biriydi Tayfur. Arabesk bu toprakların kültürüdür, tarihidir. Arabesk üslup, insanların duygularını tam kalbinden yakalar. Benimde arabesk müzikle ve büyük ustalarıyla tanışmam, daha küçükken annemin evde, özellikle temizlik yaparken dinlediği ve coşkuyla eşlik ettiği şarkılarla olmuştur. Yıllar içinde kulak aşinalığım yerini, beğeniye bıraktı. Bende annem gibi, arabesk müziği yaşım ilerledikçe daha bir sever oldum. Çünkü o şarkılar; gerçek enstrümantallerle oluşan doğal bir müziğin ahengi ve yorumcularında hislerini, duygularını kattığı, bir notasında veya bir sözüyle yüreğimizden yakaladığı bir yere karşılık geliyor. Bizde duygusal bir milletiz ve bu şarkılar hepimize iyi geliyor, söylenmemiş duygularımıza tercüman oluyor. İfade edemediğimiz o duyguları, birileri haykırınca bizimde yaralarımız sağalıyor adeta.
Sesiyle, soluğuyla iyi, değerli, huzurlu hissettiren insanların varlığı yaşamdaki büyük nimetlerden. O yüzden bende büyük sanatçının vefatından büyük üzüntü duydum. Sanki Tayfur’la birlikte çocukluğumun seslerini, anılarını da yitirmiş gibi hissettim. Yattığı yer incitmesin, mekânı cennet olsun inşallah.
Farkında mısınız tüm o büyük sanatçılar gidiyor bir bir. Çok az kaldı iyilerde, demirin tuncu misali…