haftanın ortasına doğru kış mevsimi kendini hatırlamış olmalı ki, aniden çıkıverdi ortaya. Havada asılı kalmış, yağıp yağmamaya bir türlü karar verememiş kar tanelerini de gördük akabinde.
O küçücük beyaz taneciklerin insanı sebepsiz yere mutlu edip, yüzlerde belli belirsiz gülümsemeye neden olduğunu bir kez daha hissettim.
Belki çocukluktan kalma bir duygudur ve biz hala büyümemişizdir kim bilir. “Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk, hiçbir yere gitmiyor.”
Diyen Edip Cansever’ e selam olsun… Kar yağınca tertemiz bir sayfa açıyor sanki dünya, her şeye yeniden başlamak mümkünmüş gibi geliyor. Bazen o yüzümüze vuran sert soğuk bile iyi geliyor insana, kendimize getirir, dinçleştirir. Günümüzde hızla değişen dünya ve içinde yaşayanlar gibi, mevsimlerde değişti hepimizin farkında olduğu üzere ve bizlerde nasibimizi aldık. Bedelini; mevsimleri, duygularımızı, hislerimizi ve daha birçok şeyi ‘doğal’ olarak yaşamayarak ödüyoruz. Yani kış mevsimini de şöyle karlı ve soğuk geçiremiyoruz nice zamandır. Birkaç tane kar tanesi görünce de seviniyoruz, yetinmeyi ya da razı olmayı öğreniyoruz böylelikle sanırım. Karlı bir gecede, sokaklarda yürümeyi ve parkta oturmayı özlüyorum. Soğuktan kaçıp, bir kafede camın önünde oturup sıcacık bir bardak salep içmeyi özlüyorum. Sokaklar sakin bir sessizliğe büründüğünde, kışın en zarif melodisini duymayı özlüyorum. Kış ve kar imgeleri denince aklımıza; güzellik, beyazlık, temizlik, sessizlik, dinginlik, çocuksu sevinç ve çocukluk anıları gelir. Bunların yanı sıra; yalnızlık, hüzün, hiçlik, tedirginlik, hastalık, kaygı ve korkuyu da barındırır... Tabi ki sıcak evlerimizde oturup kışın güzelliklerinden bahsetmek iyi hoşta, ekonomik zorluk yaşayanların ısınma ihtiyaçlarını da unutmamak lazım. Bize düşen; durumumuz elverdiğince çevremizde bu ihtiyacın giderilmesine yardımcı olmaktır. Sevgiyle ve sıcak kalın…..