Türkiye'nin durumu ortada, ekonomik kriz sanatçıları, gençleri, kadınları, engellileri, işçileri ve emeklileri sanıldığından çok daha fazla etkilemektedir. Geçmişte olduğu gibi meydanlarda "geçinemiyoruz" sloganı kitleler tarafından gür bir sesle haykırılmalı.
Fredrich Engels; Asgari ücreti "işçiler hayatta kalabilmek için küçük bir lüksünden vazgeçmeyi tercih eder, barınaksız kalacağına bir domuz ahırın da yaşamayı, çıplak dolaşmaktansa paçavralar içinde gezmeyi, açlıktan ölmektense patates perhizini uygulamayı tercih edecektir. Hiç bir işi olmayan birçokları gibi sokağa düşüp dünyanın gözleri önünde ölmektense, yarım bir ücret ve iyi günlerin umuduyla yetinecektir. Hiç bir şeyin biraz fazlası demek olan bu küçük şey, asgari ücrettir" demiştir. Bence yıllarca önce tamda bu günler için söylenmiş bir asgari ücret tanımı. Ocak ayında belirlenen asgari ücretle bize yaşamak yerine sefaleti dayatıyorlar.
Ülkemizde sömürü sisteminin çarkları hızlı bir şekilde dönmeye devam ederken, CHP Genel Başkanı Özgür Özel televizyon kanallarında her gün Lafonten'den Hikâyeler anlatır gibi "Asgari ücret geçen yıl 5 çeyrek alıyordu, bu yıl 4.5 çeyrek! Dana kıyma 57 kilodan 37 kiloya düştü, 20 kilo kayıp! Bin 700 simit alıyordu, şimdi bin 470, 230 simit kayıp!" Diyor. Bu tür söylencelerle muhalefet yaptıklarını sananlar, bence artık bir üst merdivene çıkmaları gerekiyor.
Modern bir ülkede sürekli işsiz kalma korkusuyla köle gibi çalışırken, yoksulluk sınırının çok altında kalan asgari ücretle geçinmeye çalışanları Çanakkale'de verilen Kurtuluş Savaşı Mücadelesine benzetiyorum. Çünkü bir yıl önceki halimizi arar durumdayız. Emekçiler ve emekliler yaşam koşullarıyla ölümüne mücadele veriyor. Yazar Yaşar Kemal, "Yoksulluk insanlığın en aşağılanmış yeridir" derken iyi beslenememek ani ve erken ölümlere de sebep olmaktadır.
Bir Nasrettin Hoca hikayesi ile asgari ücreti tanımlayalım. "Nasrettin Hoca, eşeğine verdiği samana zam gelince buna bir çare aramaya başlar. Ne etsem ne eylesem diye düşünürken eşeğine günde bir balya saman yerine yarım balya saman vermeye karar verir. Böylece masraflarını düşürmeyi amaçlamaktadır.
Biraz zaman geçer, bakar ki eşekte bir değişiklik yok, aynı şekilde çalışmaya devam eder. Hoca, bunun üzerine biraz daha hesap kitap yapar ve eşeğe yedirdiği yarım balyayı da yarıya indirir. Bakar eşek yine bir şey yokmuş gibi çalışmaya devam ediyor. Eşek bildiği eşek çıt çıkarmıyor, ertesi günlerde de verdiğinin yarısını verir, eşek yine çalışmaya devam eder. Hoca, hesaba kitaba oturduğunda "geçmişte bu eşeğe ne kadar da masraf ediyormuşum" diye iç geçirir.
Hoca, bir sabah erkenden kalkar birde ne görsün eşek hakkın rahmetine kavuşmuş. Hoca, hüzünlenir ölü eşeğinin başında " tüh biraz daha dayansaydın sana aç karnına çalışmayı da öğretecektim" der. 05.01.2025 Safaalan köyü